Değerli ebeveynler; sizlere hayatımızın gündeminde yer alan sanal dünyadan ve çocuklarımıza etkilerinden bahsetmek istiyorum.

Danışmaya gelen ailelerin yakındığı okul başarısızlığının arka planına baktığınızda sürekli aynı kelimelerle karşılaşıyorsunuz. Oğlum/kızım sürekli bilgisayar başında, ya MSN’e giriyor ya da Facebookta saatler harcıyor. Çocuklarımıza dönmeden önce iğneyi önce kendimize batırmamız gerektiğini düşünüyorum. Çevrenizde görmüşsünüzdür; yeni doğan bir çocuğa önce nüfus cüzdanı akabinde de Facebook hesabı alınıyor. Bütün bebeklik fotoğrafları ekleniyor ve kamuoyunun dikkatine sunuluyor. Aslında anne-babalar daha yeni doğmuş bir bebeği bile kendi elleriyle sanal alemin içine yerleştiriyor. Bir tanıdığınıza ulaşmak için önceden kullandığınız Sarı Sayfaların yerini aldı Facebook denen sosyal paylaşım sitesi. 

Çocukların/ ergenlerin hayatında da kimliği ortaya koyma vesilesi oldu bu site. Bu siteye üye olmamanız da bir prestij kaybı çünkü okuldaki sohbetlerden dışlanma ihtimaliniz var. “Ayşe gördün mü Ahmet yeni bir fotoğraf eklemiş!”, “Arda’nın paylaştığı videoyu izlemediniz mi?”, “Ya inanmıyorum beni ne kadar saçma bir fotoğrafta taglemişsin (etiketlemişsin).” gibi cümleleri bir okul kantininde çok sık duyabilirsiniz. Tabii ki bu diyalogların oluşabilmesi için de bu ortamda bir mesai harcanması gerekiyor. Bu harcanan mesai de ders çalışma, ödev yapma zamanından büyük ölçüde çaldığı için okul başarısının düşmesi kaçınılmaz hale geliyor.

Ergenlerin gün içinde yaşadıklarının kritiğini yapmaları oldukça sık gördüğümüz bir olgu. Bu sizlerinde tahmin edebileceği gibi kız çocuklarda daha sık rastlanılan bir şey. Artık bu kritiğin yapıldığı ortam ise MSN (Messenger). O gün öğretmeni Sude’ye ne söylemiş, bu notu aslında hiç hak etmemiş, Burak ona bugün hiç yüz vermemiş, kantindeki çocuk aslında başkasına bakıyormuş… gibi diyalogları devam ettirmek mümkün. Özellikle ergenlik döneminde gençlerin hayatında ailelerden çok yakın arkadaşlar ön planda oluyor. Günlüklerle ya da en yakın arkadaşlarla /kankalarla paylaşılıyor hayata dair en özel bilgiler. Bazen ailelerden şu cümleyi duyuyorum; “ Oğlumun MSN geçmişini okudum gözlerime inanamadım, ben çocuğumu hiç tanımıyormuşum!”. Bu durumda ailelere de büyük görev düşüyor. Böyle bir şeyi fark edip bunu çocuğa açıkladıklarında çok büyük bir risk ortaya çıkıyor. Çocuklarının güvenini kaybetmek! Benim mahremiyetime saygı göstermeyen bir ebeveyne ben neden hayatımla ilgili önemli detayları anlatayım ki!

Sosyal paylaşım siteleri, MSN dışında daha da önemli ve dikkat çekici bir gerçeklik var ki; o da arkadaş / sevgili bulma siteleri.   Sosyal hayatında içedönük, çekingen ya da kendini ifade etmekte zorlanan bir ergen klavyenin gücüyle farklı bir kimliğe bürünebiliyor. Kimse kimseyi nasılsa görmüyor diyerek aslında olmadığı ancak hep olmak istediği birini temsilen bir karakter oluşturarak sanal dünyada kendini var etmeye çalışıyor. Bu dünyada var olan tehlikelerden haberdar olmadan kendisini çıkmazın içinde bulabiliyor. Bu tarz sitelerde; cinsel anlamda çocukları /ergenleri tuzağa düşürmek için bekleyenler, maddi anlamda sömürü için bulunanlar var. Özellikle kimlik gelişiminin önemli olduğu bir dönem olan ergenlikte gençlerin kandırılma ihtimali oldukça yüksek. Ailesi tarafından sevgi görmeyen bir ergene yazılan birkaç sevgi sözcüğü, güzel olmadığını düşünen bir ergene yazılan birkaç iltifat onun kendisiyle ilgili bütün kapıları aralamasına ve tehlikenin tam ortasında yer almasına neden olabilir.

Bütün bunları okuduktan sonra şüpheci yaklaşın demiyorum. Sadece dikkatli olun, çocuklarınızı iyi tanımaya çalışın. Onların sanal dünyaya, sanal dostluklara değil real anne-babaya ihtiyaçları var unutmayın!