Kültür soku nedir?
Kendi yaşadığı kültürü terk edip de farklı bir kültüre adım atan birçok kişi yeni geldiği ortama alışmakta zorluk çekiyor veya sorunlarla karşılaşıyor. Eğer bu durumla başa çıkamazsa iş depresyon belirtilerine kadar varabiliyor.
Örneğin, benim 5 yıl boyunca yaşadığım Almanya’da tutum ve alışkanlıklar Türkiye’den son derece farklıydı. Birkaç çeşitten oluşan bir akşam yemeği yerine, peynir ekmek yemek gayet doğal. Sauna veya buhar banyosunda çıplak gezmek de… Hayat Türkiye’nin tersine, günlük yaşama karşı büyük bir savaş değil. Aileye, spora, sosyal hayata vakit ve de nakit ayrılıyor. Nasıl olsa işsiz kalsanız da, hasta olsanız da devlet sizin arkanızda. İnsanların büyük çoğunluğu evlenmek yerine beraber yaşamayı tercih ediyor. 30’lardan önce evlenenlere rastlamak kolay olmadığı gibi, 50lere merdiven dayayıp da çocuk sahibi olmak da doğal karşılanıyor. Tabii çocuk sahibi olmamayı ya da evlat edinmeyi seçenlerin sayısı da azımsanmayacak miktarda.
Farklı bir kültüre adapte olmaya çalışan kişilerin karşılaştığı durumun literatürdeki ismi ‘kültür şoku’. İki kültür arasındaki farklılık ne kadar çoksa yaşanan şok da o kadar yüksek oluyor. İlk zamanlarda üzgünlük, melankoli, depresyon, geride kalan aileye özlem, kendine güven kaybı gibi belirtilerle ortaya çıkıyor. Tabii o ülkenin dilini konuşabilmek ve sosyal destek mekanizmaları (aile, arkadaşlar, iş hayatı) gibi faktörler sayesinde bu süreç daha kolay atlatılabiliyor
.
Bence en iyi çözüm için şunlara dikkat etmeliyiz:
ü bize farklı ya da yabancı gelen davranış kalıplarını yargılamak yerine olduğu gibi kabul etmek.
ü Kültürler arası farklılıkların yanı sıra, benzerlikleri de tespit etmeye çalışmak.
ü Farklılıkları kendi kemikleşmiş doğrularımızı gözden geçirmek için bir fırsat olarak görmek.
ü Her iki kültürden beğendiğimiz yanları alıp güzel bir sentez yaratmak.
ü Çok kültürlülüğün bir dezavantaj değil, insanın dünya görüşünü zenginleştiren bir avantaj olduğunu bilmek gerektiğini düşünüyorum.
