İnsanın yapısı ruh-beden-zihin üçlüsünün birleşime bir denge halindedir. Bu üçlü aynı ortak unsur için işler. Beden, hasta olmadan sağlıklı yapıda “iyi” hisseder. Zihin, aktif, iradeye dayalı akıl kullanımı ve bilişsel süreçlerle bütünü tamamlar. Ruh ise güvende, huzurlu his ile döngüde yerini alır. Bu üçlü arası denge bir terazi gibi düşünüldüğünde, kişi orantılı taşır. Ancak bazı yaşam olayları, bu dengeli duruşu değiştirir.

 

Travma, bir kişinin ya direk kendisinin ya da yakınında birisinin yaşam alanında bu üçlünün korkutucu, stresli, acı verici sarsılmasıdır. Kişi o anda korku, panik içerisindedir.  Travmatik olay anda beyni kitlemiştir. O andan sonraki zaman dilimlerinde beyin hep o anda gibi hareket eder ve kişinin yaşam kalitesi üzerinde olumsuz etkilerde bulunur.

 

Travmatik deneyimler bireysel hayatlarımızda yaşandığı gibi toplumsal olaylarla da yaşanır. 

 

- savaş,

- terör,

- askerlik,

- doğal felaketler,

- kazalar,

- hastalıklar gibi. 

 

Ülkemiz travmatik deneyimlerin yaşandığı bir konumda. Gerek jeopolitik gerek siyasi konumu bu duruma elverişli yapıyı oluşturuyor. 

 

Travmatik durum yaşandıktan sonra kişide bir takım olumsuz belirtiler uzun süreli olarak görülebiliyor. 3 ay ve sonrası döneme uzayan bu belirtiler Travma Sonrası Stres Bozukluğu tanısı altında toplanıyor.

 

Bu belirtiler ise şöyle:

 

fiziksel tepkiler:

- kalp atışlarında hızlanma

- nefes alışta hızlanma

- terleme

- iştah değişiklikleri

- vücutta ağrı, acı hissi

- mide bulantısı

- kas gerginlikleri

- yorgunluk

 

duygusal tepkiler:

- üzüntü

- depresif duygu durumu

- inkar

- korku

- suçluluk

- panik 

- hissizlik

 

davranışsal tepkiler:

- öfke patlamaları

- alkol-madde kullanımı

- ani davranışlar

 

zihinsel tepkiler:

- bellek sorunları

- odaklanamama

- dikkatsizlik

 

sosyal alanda:

- performans kaybı

- günlük hayat akışından kopuş

- yalnızlaşma

- kurallara uymakta güçlük

 

Travmatik birey kendini tehlikede hissedebiliyor. Güvende değilim algısı onu her an tetikte ve uyarılmış tutuyor. Olayın her an tekrar etme ihtimali kişiyi korkutuyor. anımsatıcı en ufak bire tetiklenmede o andaymış gibi tepki vermesine neden oluyor. Yanı sıra travmatik olay kişide yetersizlik, değersizlik, anlaşılmama, yaşantısı üzerinde kontrol sahibi olmama hissi, algısı gelişebiliyor. Bu da olayın önemini, gerçekliğini korumasına, kişinin orada uzaklamakta zorlanmasına neden olabiliyor. Travmatik durumdan savaş ya da kaç temelli tepkilerle uzaklaşıp, yakınlaşma eğilim gösterebiliyor. 

 

Travma Sonrası bu belirtiler ilaç tedavisi ve/veya terapi ile dönüştürülüyor. Travmatik deneyimden kısa süre sonra bir uzmana başvurmak önemli. Kısa vade de iyileşme-dönüşümde daha hızlı cevap alınıyor.

 

Travmatik bireye toplumsal destek, yardımlaşma da bu dönüşümde önemli bütünleyicilerden biri. Kişinin dünyayı yeniden güvenli kendini güçlü, kontrol sahibi birey olarak görebilmesine giden yolda duygu-düşünce bağlantısı yeniden işlenerek travmaya bağlı olumsuz belirtiler düzenlenir.

 

Travmayla ilişkili günümüzde bilinen  en etkin ve etkili terapi yöntem EMDR (Göz Hareketleriyle Sistematik Duyarsızlaştırma Ve Yeniden İşleme). Yaşanan travmatik deneyimlerin dönüşümünde son yıllarda EMDR' la bağlantılı pek çok adım atıldı. 

 

Duruma özgü kendi özel protokolleriyle toplumsal travmalarda kısa sürede travmatik bireyin rahatlatılması sağlandı. Ülkemizde bu alanda EMDR derneği kuruldu. Meslektaş eğitimleriyle terapistler yetiştiriliyor. 

 

EMDR denince akla "acı anıların silinmesi" deyimi geldiğinde insanlar bunun bir hafıza silme yöntemi olduğunu düşünebiliyorlar. Esasen yaşanan durum beynin travmatik an ile bağlantılı aktivasyonunun yeniden işlenmesi. 

 

 

Uzman Klinik Psikolog Ayça Köroğlu