Çocuklar yardımlaşma ve paylaşma duyguları ile doğmazlar. Doğuştan bir duyguyla sevdikleri, hoşlandıkları şeyleri bir başkası ile paylaşmak istemezler. Özellikle küçük çocuklar, yetişkinlere göre daha benmerkezci oldukları için, yardımlaşma duyguları gelişmemiştir, bu zamanla kazanılan bir özelliktir.

Bebek hareketlilik kazanıp annenin kucağından indiğinde, ‘anneden ayrı’ bir benlik kurmaya başlar artık. Emeklemeye ve yürümeye başlamakla birlikte kendini ve çevreyi daha iyi keşfetme fırsatını yakalar. Kendini keşfederken, kendini ve kendine ait olanları tanımlama ihtiyacı içindedir. “Ben” ve “benim” kelimeleri yavaş yavaş en sık kullandığı kelimeler olmaya başlar. Yürüme becerisinin gelişmesiyle birlikte, dünyayı keşfi kendi kontrolüne girer. Çevre, ulaşılacak noktalar ve incelenecek nesnelerle doludur. Geliştirmekte olduğu kontrol duygusunu nesnelere karşı da kullanmaya başlar. Açıkça kendine ait olan nesnelerin ötesine geçip, ulaşabildiği her nesneye “benim” demeye başlar. Bu dönem çocuklarının en temel bilişsel gelişim özelliği ben-merkezcil düşünmedir, çünkü bu dönemde, dünya hakkındaki kısıtlı bilgileri, yeni tanımlamaya başladıkları ”ben” çevresinde gelişmektedir. 

Bu nedenlerle, 2-3 yaş anne-babalarının en yaygın şikayetleri arasındadır, çünkü çocuklarının paylaşmayı bilmemesi en büyük sorun haline gelebilmektedir. Nesneleri, çevreyi kontrol, tuvaletini kontrol etme gibi beceriler geliştirmekteyken, bir yandan güç kazanır bir yandan da kaybetme kaygısını yaşamaya başlar. Oyuncak arabasını oyun arkadaşıyla paylaşması söylendiğinde çocuk, arabayı verdiğinde geri alıp alamayacağını bile bilmemektedir. Dolayısıyla, arabası üzerindeki kontrolünü ve sahiplik duygusunu yitirme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu hisseder ve doğal olarak tepkisi “HAYIR” olur. Çocuğun paylaşmaya verdiği bu kaygılı ve öfkeli tepki bir yetişkine anlamsız görünebilir, ancak bu tepkinin, çocuğun doğal gelişimsel dönemine ait doğal bir tepki olduğunu hatırlamakta fayda vardır.

Paylaşma duygusu çocuğun doğuştan getirdiği bir özellik olmadığına göre, çocuk bunu sonradan kazanacak ve bunun için de, gerekli gelişimsel olgunluk seviyesine erişmesinin sağlanması gerekmektedir. Çocuğun paylaşmayı öğrenmesinin yolu, gözlem ve rehberlik olacaktır. Paylaşmayı öğretmek için çocuğu zorlamak, baştan kaybetmektir. Çocuğun oyuncağını zorla almak, tehdit etmek, ceza vermek gibi yöntemler, çocuğun paylaşmaya olan öfkesini artırır, bu nedenle, çocuğa paylaşmayı öğretirken ilk adım, kontrolün onda olduğunu ona hissettirmektir: “Şimdi birlikte resim yapacağız. Kalemlerinden hangisini arkadaşına vermek istersin? Mavi olanı mı, kırmızı olanı mı?” Bu ifadede çocuk, sahip olduğu nesneler üzerinde hala kontrolü olduğunu hisseder ve aşamalı olarak da paylaşmayı öğrenir. Bu süreçte çevresindeki yetişkinleri paylaşım örnekleri sergilerken görmek de çocuk için önemlidir. Böylece çocuk, sahip olunan bir şey başkasına verildiğinde geri alınabildiğini, istediği zaman geri almaya hakkı olduğunu ve paylaşım sayesinde karşılıklı bir güven ve işbirliği kurulabildiğini görecektir. 

 

 

 

 

Anne Babalar Neler Yapabilir?