Ergenlik dönemine doğru yol almaya başlayan bir çocuğunuz varsa “özgür olma isteği” sık sık tekrarlanan bir yakarış haline gelmeye başlamış olabilir. “Özgürce” televizyon izlemek, artık büyümüş olmanın verdiği güvenle “özgürce” tek başına dışarıya çıkmak istemek, teknolojiyi “sınırsızca” kullanmak istemek, eşyalarını, odasını, kitaplarını kendi hallerinde ve “özgür” bırakmak ve onlara hiç dokunmamayı istemek, canının isteme düzeyi ile “yapılması gerekenler” arasında başlayan ve bitmek bilmeyen bir mücadele…

İşte ergenlik dönemi başlangıcında ve süreç içerisinde anne babaları en çok zorlayan konulardan biri: Çocuklara sorumluluk kazandırmak ve sınır koymak konusunda yaşanan zorluklar. Burada üç temel kavram ve bu kavramlar arasındaki ilişkiler üzerine biraz düşünmek anlamlı olacaktır. 

Yukarıdaki üç kavramdan son ikisi daha çok yetişkinlerin dünyasına yakın olan kavramlar. Çünkü çocuklar/ergenler sınırları sevmezler, sorumluluk almak demek özgürlüklerinin kısıtlanması demektir çoğu zaman. Oysaki gerçek anlamda özgür olmaları, kendi hayatlarının sorumluluğunu alabilmeleriyle mümkündür. Bu sorumluluk küçük yaşlarda çocukların odalarını toplama alışkanlıklarıyla başlar ve zaman ilerledikçe farklılaşır. Odasını toplama sorumluluğuna sahip olan bir çocuk o alana ait ve hâkimdir. “Burası benim odam” der. Dolayısıyla, bu dar alanda dahi olsa kendi kararlarını verebiliyor olmanın güveni sorumluluk duygusunu pekiştirir. Belli sınırlar çerçevesinde de kendi kararlarını alan ve uygulayan kişi özgürdür. Aslında odası sürekli annesi tarafından toplanan, eşyalarının, kitaplarının nerede duracağına bile karar veremeyen bir çocuğun ilerleyen yaşlarında ve özellikle ergenlik döneminde sorumluluk almasını beklemek çok mümkün olmayacaktır. Zaman içerisinde odasını toplayan anne, daha sonra yemek yeme zamanını, ödev yapma zamanını, sabah uyanma zamanlarını da hatırlatmak zorunda kalacak ve bu durumda büyük ihtimalle bir iletişim krizine yok açacaktır. Çünkü artık ergen, sırtındaki sorumluluk çantasını çıkarmış ve annesinin omuzlarına asmış olacaktır. Dahası, sabah uyandırmadığı ya da ödev yaparken yanında durmadığı, sınavda çıkacak konuları öğretmeninden öğrenmediği için suçlanan da yine anne olacaktır. Tüm bunlarla birlikte ve başta yapılan açıklamayla tezat olarak, sorumluluklarını ailesine devretmiş olan ergen birey özgürlüğü için mücadelesinden de vazgeçmeyecektir. Söz konusu mücadele içinde ailenin belirlediği sınırların da esnek ve değişken olması halinde sorumluluk kazandırma süreci uzun vadede zorlayıcı olacaktır.

Sınır Koymak Neden Gereklidir ve Nasıl Olmalıdır? 

 

Sınır Koymada Altın Kurallar 

· Gerçekten gerekliyse ve kararlıysanız “hayır” deyin. 

· Çocuğunuz koyduğunuz kurallara uymuyorsa nasıl bir yaptırım uygulayacağınıza karar verin ve tutarlı olun. 

· Çocuğunuza uzun nasihatlerde bulunmayın. 

· Güç kavgasına girmeyin. 

· Kendinize hâkim olun, bağırıp çağırmayın. 

· Belirlenen sınırlamanın yapılan yaramazlıkla alakalı olmasına özen gösterin. 

Belli kurallar ve küçük sınırlamalarla yetiştirilmeleri her şeyden önce sağlıklı kişilik gelişimi açısından önem taşımaktadır. Anne ve babalar bazen, çocuklarına hayır demekten kaçınmakta ve onları kuşkusuz çok sevdikleri ve kırmak istemedikleri için istedikleri her şeyi alabilmekte ve yapabilmektedirler. Ergenlik dönemi de dahil olmak üzere istediği her şeye istediği anda sahip olmaya alışan genç, bir gün örneğin, sahip olamayacağı bir şeyi isteyebilir, belki birini sevebilir ve sevdiği kişinin her zaman yanında olmasını isteyebilir. Aslında sevdiği kişi bunu istememektedir. İşte o zamana kadar çok fazla tanıdık olmadığı bir sesle sarsılacaktır genç: Hayır! O zamana kadar alışık olmadığı bu sesi duymak, normalde hissedilebilecek olan acıdan daha fazlasına sebep olabilir ve genç belki de bu cevaba anlam veremez. Bu durumun yaşatacağı duygusal yükün etkisi güçlü olabilir.

Küçük yoksunluklar yaşatmak her zaman çocuklarınızı sahip olduklarınızdan mahrum bırakmak anlamına gelmeyecektir. Makul sınırlar çerçevesinde, yaşlarına göre verilecek sorumluluklar eşliğinde yetişen gençler, gelecekte daha öz güvenli, öz denetim sahibi ve daha özgür bireyler olacaklardır.