Nefes alışım gittikçe yavaşlamaya başlıyor, sanki nefesin kesilecekmiş gibi hissediyorum. Sanki hava git gide inceliyor, artık burnuma hava gelmediğini hissediyorum. Kısa ve hızlı nefes alıp veriyorum. Ardından nefesimin kesildiğini hayal ediyorum, sanırım nefesim kesilecek. Başım dönmeye ve kafam bulanmaya başlıyor. Artık ne oturabiliyorum ne de ayakta durabiliyorum, adımlarımı saymaya başlıyorum. Ardından titremek ve terlemek geliyor. Aklımı kaybettiğimi ve birisinin üzerine yürüyeceğimi, kendimi ya da bir başkasını inciteceğimi düşünüyorum. Kalbim hızla atmaya başlıyor ve göğsümde bir ağrı hissetmeye başlıyorum, göğsüm sıkışıyor. Çok korkmaya başlıyorum, bu hislerden hiç kurtulamayacağımdan korkuyorum. Ardından tam manasıyla bir çöküş geliyor. Kimsenin artık bana yardım edemeyeceğini düşünüyorum. Öleceğimden çok korkuyorum. Neresi olduğunu bilmediğim güvenli bir yere kaçmak istiyorum.

Bir panik bozukluk hastasının yaşadığı bir panik atak anını kendi cümleleri ile ifade edişi.

Yaşanılan bu panik atak, insanların yaklaşık 30 da birini hayatlarının bir döneminde rahatsız eden bir sorun olarak bilinmektedir. Panik atak kavramını, nedenlerini ve tedavi yollarını konuşmadan önce, korku, kaygı ve panik kavramlarını açmamız, birbirinden ayırmamız ve anlamamız gerekir.

Korku, insanoğlunun varlığını, canlılığını, hayatının devamlılığını sağlayan en temel duygulardan biridir. Örneğin; karşıdan bana doğru saldırmak üzere koşarak gelen vahşi bir hayvan var, yani hayatım tehlikede. Peki, bu durumda canlılığımı sürdürmem için seçeneklerim neler?

O zaman benim varlığımı, canlılığımı sürdürebilmem için ya savaşmam ya da sıvışmam lazım. Yani korku için savaş veya kaç süreci diyoruz. Bu süreçte de başarılı olabilmem için, beynim ve bedenim bir dizi değişim yaşar ve kendimi tehlikeye karşı korumamı sağlar.

Bazen de vahşi hayvan yoktur ancak vahşi hayvan ile karşılaşabileceğimize dair zihnimizden geçen kara senaryolar vardır. Bu senaryolar da tıpkı korku durumunda olduğu gibi bedensel ve zihinsel bir dizi tepkinin daha hafif düzeyde de olsa ortaya çıkmasına neden olur. Bu da olası tehlikeye karşı tetikte olmamızı ve kendimizi koruyabilmemiz için hazırlıklı olmamızı sağlar.

Yani korku mevcut tehlikeye karşı bizi hayatta tutarken, kaygı ise bir sonraki aşamada yaşanabilecek olası tehdide karşı uyanık kalmamızı sağlar.

Bir de ortada vahşi bir hayvanın ve vahşi hayvan ile karşılaşma düşüncesinin olmadığı senaryoyu düşünelim. Bu durumu ise panik atak olarak tanımlıyoruz. Panik atakta ortaya çıkan bedensel tepkiler, korku durumunda ortaya çıkan tepkiler ile benzer biçimde ve benzer şiddettedir. Paniğin dehşeti burada ortaya çıkıyor: Ortada tehlike yok, tehlike düşünceleri yok, ama tehlike tepkileri var.

Beyinde salgılanan bazı hormonların anormal aktivitesi, günlük aktiviteler ile ortaya çıkan bedensel tepkilerin yanlış yorumlanması veya geçmişte yaşanılan travmatik anıların (Kötü yaşam olayları) panik bozukluğun başlıca nedenleri olduğu belirtilmektedir.

Panik bozukluk, tedavisi mümkün bir problemdir. Siz de benzer bir sorunu yaşıyor ve panik bozukluğun yarattığı gerilim ile başa çıkamıyorsanız önerim: Bir psikiyatra başvurarak tanılama sürecine girmeniz ve daha etkili sonuç almanız için merkezimizde de uygulanan hipnoterapi, BDT veya hızlı ve etkin bir terapi yaklaşımı olan EMDR terapi süreçlerinden birini almanızdır.

 

Kaynak: http://www.psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/27/panik-bozuklugu

Kaynak: Beck, A. ve Emery, G., 2006, Anksiyete Bozuklukları ve Fobiler, Litera Yayıncılık, Ä°stanbul 

 

Klinik Psikolog & EMDR Psikoterapisti Harun YAZICI